Amasya’nın Suluova ilçesinde yaşayan iki arkadaş, 60 yaşındaki Abdurrahman Sezgin ve Recep Semiz, darbenin 40. yıl dönümünde bir araya gelerek o günleri yad etti.
Sezgin, 12 Eylül darbesinin üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen o günlerde yaşanılanların belleklerinde derin izler bıraktığını söyledi.
ARKADAŞI DARBE SABAHI TUTUKLANDI
Darbe öncesi Amasya Şeker Fabrikası’nda çalıştığını anlatan Sezgin, aynı zamanda Şeker İş Sendikası ile Suluova Ülkü Yol Derneği’nin mensubu olduğunu belirtti. Kendisi gibi aynı görevlerde bulunan arkadaşı Semiz’in, darbe sabahı tutuklanarak 7 ay 12 gün hapis yattığını vurgulayan Sezgin, bu sırada içinde bulunduğu zor şartları ve çaresizliği anlattığı bir mektup yazıp göndererek kendisinden yardım istediğini anlattı.
CÜZDANDAKİ ACI HATIRALAR
Arkadaşının gönderdiği mektubu 40 yıldır cüzdanında sakladığını vurgulayan Sezgin, şunları dile getirdi:
“Yasak olmasına rağmen Recep kardeşimin bir şekilde bana ulaştırdığı bu mektup benim için hatırlamak dahi istemediğimiz o kara günlerin bir nişanesi olup o günlerden geriye kalan manevi yönü oldukça ağır acı bir anıdır. Mektubunda bana ve arkadaşlarımıza olan sitemkar seslenişine ve içinde bulunduğu çaresizliğine karşı o şartlarda arkadaşıma yardım edememek ve elimizden bir şey gelmemiş olması da içimizi acıtan bir başka anıdır. O kara günlerden geriye kalan bu mektubunu ömrün yettiğince saklayacağım. Recep kardeşimin bana olan o güveni ve inancının bir belgesi olan bu mektup her şeyden daha kıymetlidir. Bu emanetine gözüm gibi bakacağım.”
“GENÇLİĞİMİZ KAYIP YILLARI”
Recep Semiz ise 12 Eylül darbe yıllarının kendisi için kayıp ve yaşanmamış gençlik yılları olduğunu ifade etti.
Henüz 20 yaşındayken darbe sabahı tutuklanarak çeşitli yerlerde kötü şartlarda hapis tutulduğunu, suçsuzluğunu ispatlayıp tahliye olana kadar ise 7 ay 12 gün hapis yattığını belirten Semiz, şöyle devam etti:
“Çok kötü şartlarda tutuluyorduk. Yasak olmasına rağmen bir şekilde bulduğum kağıt ve kalem ile alelacele ‘Canım kardeşim Abdurrahman’ diye başlayan mektup yazdım ve bir yolunu bulup Abdurrahman kardeşime gönderdim. Amacım, kötü şartlarda suçsuz yere tutulduğumuzu anlatıp bizimle ilgilenmelerini ve oradan kurtulmamız için yardım etmelerini sağlamaktı. O şartlarda yapamayacaklarını bildiğim halde bir umut ve onlarla iletişim kurmak için o mektubu yazmıştım. Mektubun ulaşacağından da emin değildim.”
“MEKTUBU SAKLADIĞINA İNANMAMIŞTIM”
Tahliye olduktan sonra kendisiyle sürekli görüştüklerini, gönderdiğim mektubu sakladığını söylediği arkadaşına inanmadığını ifade eden Semiz, “İnanmamıştım sakladığına, o yüzden de göstermesini istememiştim. Aradan 30 yıl geçmişti, tahliyemin üstünden. Yine sakladığını, cüzdanında durduğunu söyleyince ‘Göster bakayım’ dedim. Gösterdiğinde büyük bir şaşkınlık ve bir o kadar da sevinç yaşadım. Bana ve emanetime verdiği değeri bir kez daha görmek beni tarifsiz memnun etti. Kendisiyle çok iyi arkadaşız. Bu yaptığı büyük bir vefa örneğidir. Saklayacağını hiç düşünmezdim. Şahsen ben bu kadar süre saklayamazdım.” diye konuştu.
Darbe öncesi ve sonrası kötü şeyler yaşadıklarına işaret eden Semiz, “12 Eylül öncesi dönemde gençler sorunsuz ve birlikte yaşıyorlardı. Türkiye’nin gelişmesini istemeyen dış güçlerin etkisiyle ülke genelinde sağcı ve solcu diye gençler kutuplaştırılarak birbirine düşman edildi. Bu oyunu darbe gerçekleştikten sonra ancak gördük. Cehaletin bedelini ağır ödedik.” ifadesinde bulundu.
Abdurrahman Sezgin ise gençlere, okuyup araştırmalarını, kendilerini ve vatan sevgilerini geliştirerek oyunlara alet olmamalarını, aralarında görüş ayrılıkları dahi olsa kavgayı değil birbirleriyle konuşabilmeyi seçmelerini tavsiye etti.
Ensonhaber