Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum yönetimi (GKRY) ve Mısır ile ittifak kuran Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Türkiye’ye karşı Libya’da darbeci General Halife Hafter, Suriye’de ise terör örgütü YPG/PKK’ye destek veriyor.
Sarı Yeleklilerin protestolarıyla uzun zaman uğraşan Macron’un, Fransız toplumundaki meşruiyeti de ciddi şekilde sorgulanıyor.
BAŞARISIZ BİR LİDERİN RASYONEL OLMAYAN TAVIRLARI
Macron’un, NATO üyesi olan Türkiye ve Yunanistan arasındaki anlaşmazlığın çözümü konusunda ara bulucu olmak yerine gerilimi tırmandırması da uzmanlar tarafından “başarısız” bir liderin rasyonel olmayan tavırları olarak nitelendiriliyor.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı, Avrupa Birliği ve Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yelda Ongun, Fransa’nın Doğu Akdeniz’de izlediği gerilim politikasının iç siyasetteki tıkanmadan kaynaklandığını söyledi.
MACRON’UN GÖZÜ DOĞU AKDENİZ’DEKİ ENERJİDE
Macron’un iç siyasetteki sıkışıklığını dikkatleri dış politikaya çevirerek gidermeye çalıştığını vurgulayan Prof. Dr. Ongun, “Macron, uzun bir süre Sarı Yelekliler protestolarıyla uğraştı. Fransa’yı uluslararası arenada yeniden etkin bir konuma taşıyabilmek için de Doğu Akdeniz’deki zengin enerji kaynaklarından pay alma peşinde.
İki yıl sonra Fransa’da seçimler var. Macron kendisine dış politikada bir başarı hikayesi yaratmaya çalışıyor. Keza, Libya’da da benzer politikalar izlemeye çalıştığını gördük.” diye konuştu.
“FRANSA DOĞU AKDENİZ’LE İLGİSİ OLMAYAN BİR ÜLKE”
Prof. Dr. Ongun, Fransa’nın bir yandan NATO’yu baypas ederek Avrupa ordusu kurmaya çalıştığını bir yandan da NATO ve Avrupa Birliği’ni (AB) devreye sokarak Türkiye’ye geri adım attırmaya zorladığını belirterek, şöyle devam etti:
“Fransa, Doğu Akdeniz’le ilgisi olmayan bir ülke. Peki, Fransa neden Doğu Akdeniz’de ve nasıl bir strateji izliyor. Öncelikle PKK/PYD’yi destekleyerek Suriye’ye bir şekilde müdahil olmak istiyor. Libya’da Hafter’i destekleyen Fransa, Doğu Akdeniz’de de aynı şekilde enerji konusunda söz sahibi olmak istiyor.
Bunu da yine Türkiye’nin karşısında Yunanistan’ı destekleyerek yapıyor. Macron, bir yandan diyalog çağrısında bulunuyor diğer taraftan eylem ve açıklamalarıyla bölgede tansiyonu yükseltiyor.
Fransa’nın kara suları olmayan bir alana, tek taraflı olarak, askeri varlığını artırma kararı alması anlaşılabilir bir tutum değil.
Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip ülkelerin başında yer almasına rağmen Türkiye kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) alanları açısından dar bir alana hapsedilmeye çalışılıyor.”
“TÜRKİYE’NİN DE ELİNDE ÖNEMLİ KOZLARI VAR”
Prof. Dr. Ongun, Fransız savaş gemilerinin Türk kıta sahanlığı içinde ve Türkiye’nin NAVTEX ilan ettiği alanda askeri tatbikat ve atış yapmasının açık bir egemenlik ihlali olduğunu ifade etti.
Almanya’nın Doğu Akdeniz geriliminde ara bulucu bir rol oynamasına karşın Fransa’nın agresif tavrının iki NATO ülkesinde gerilimin artmasına neden olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Ongun, “Almanya’nın iç politikada öne çıkan mülteci sorununda Türkiye’ye ihtiyaç duyması da Başbakan Angela Merkel’i Türkiye-Yunanistan geriliminde daha ılımlı ve tansiyonu düşürme yönünde bir rol üstlenmeye sevk ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Merkel, Ankara ve Atina ile ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Ancak AB liderleriyle yapmış olduğu video konferans sonrasında ‘Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a onlarla dayanışma içinde olduğumuzu ifade ettik.’ sözleri ara buluculuk rolüne gölge düşürdü maalesef.” dedi.
Almanya ve NATO’nun Doğu Akdeniz’de Fransa kadar agresif olmayan bir politika izlemesinin sorunun çözümünde yeterli olmadığının altını çizen Prof. Dr. Ongun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’nin Yunanistan ile Fransa’ya karşı elinde önemli kozları var ve diplomatik olarak yapabilecekleri de var.
Örneğin GKRY, AB’nin Türkiye’ye karşı tavrını sertleştirmemesi halinde Belarus’a yönelik yaptırım kararını veto edeceğini duyurmuştu.
Bu Rum şantajına, Türkiye de AB’nin Türkiye’ye karşı yaptırımlar uygulaması halinde NATO’daki veto kozunu kullanabilir.
Bölgede yeni ittifak arayışlarına girerek Yunanistan ve Fransa’yı yalnızlaştırabilir.”
“FRANSA ABD’NİN AÇTIĞI BOŞLUKLARI DOLDURMAYA ÇALIŞIYOR”
Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Haluk Karadağ, Doğu Akdeniz özelinde yaşanan krizin, enerji kaynaklarının öneminin giderek artması neticesinde gelişen bir durum olduğunu belirtti.
Son yıllarda Türkiye’nin Suriye ve Libya’da yürüttüğü politikanın karşısında yer alan en önemli aktörlerden birinin Fransa olduğunu dile getiren Dr. Karadağ, şöyle devam etti:
“Temel soru Fransa’nın hangi amaçla ve saikle Türkiye ve Yunanistan’ı ilgilendiren bir soruna doğrudan taraf olması ve zorlayıcı diplomasi seçeneğiyle bölgeye savaş gemisi göndermesidir.
Fransa, Çin Halk Cumhuriyeti’nin yükselişi ve küresel ekonomik kriz nedeniyle Akdeniz ve Orta Doğu’da ABD’nin azalan ilgisinden kaynaklanan boşluğu doldurmaya çalışıyor.
Dolayısıyla Fransa’nın ulusal çıkarlarını maksimize etme gayreti içerisine girdiğini görebiliyoruz.”
TÜRKİYE ÜZERİNDEN NATO’YU ZORLUYOR
Avrupa Birliği içerisinde Fransa’nın önderliğinde, Almanya ile birlikte AB üyelerinden EUFOR, PESCO, CSDP, EDF ve CARD gibi askeri yapı kurma girişimlerinin de bu bağlamda değerlendirilmesi gerektiğini belirten Karadağ, Fransa’nın Doğu Akdeniz’de Türkiye üzerinden NATO’yu zorladığını ifade etti.
Karadağ, “Önceki Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy döneminde yaşanan Kaddafi’yi devirme amaçlı Libya harekatına NATO’yu da peşinden sürüklemesi Fransa’nın NATO’yu bölmeye çalıştığı hipotezine doğrulayan önemli bir örnek.
Bu itibarla Türkiye’nin kazan-kazan mantığına dayalı açıklamaları, bölgede tansiyonun düşmesine yol açacak gibi görünmektedir. Burada sert gücün en önemli unsuru olan askeri gücün de önemli bir payı olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Ensonhaber